Zihnimiz ile bedenimiz arasındaki bağlantı uzun zamandır biliniyor. Bu yakın bağlantıyı günlük hayatta kullandığımız “yüreği ağzına gelmek”, “karnında kelebekler uçuşmak” veya “nefessiz kalmak” gibi bazı ifadelerde bile dilimize yer edinecek kadar güçlü bir bağlantıyı içeriyor. Pek çok bilimsel araştırma da duygu ve beden ilişkisini açıklıyor. Bu konu ile ilgili literatür incelendiğinde olumsuz duygu sıklığının, herhangi bir hastalığın iyileşme sürecini etkilediğine dair önemli bulgular mevcuttur. Bu da bize fizyolojik iyi oluş ile psikolojik iyi oluş arasındaki bağlantıyı gösteren bir bilgidir.
Duygularımız beş temel duyu organımızla algıladığımız uyaranların sonucu olarak beynin arka tarafında bulunan limbik sistemde meydana gelirler. Beyin sapının hemen üstünde bulunan limbik sistemde oluşan duygularımız, beyin sapından çıkıp omurilik boyunca sinir hücreleri aracılığıyla tüm vücudumuza iletilir. Görülebileceği gibi duygularımızın ortaya çıkmasından ifade edilmesine kadar olan bu süreç boyunca, zihin ve beden birlikte ve iç içe çalışmaktadır.
Stres Yanıtı ve Olumsuz Duygular
Vücudumuzda bulunan kortizol hormonu ile ilgili yapılan çalışmalar, duygularımız ve bedenimiz arasındaki bağlantıyı daha açık bir şekilde fark etmemize yardımcı olmuştur. Böbrek üstü bezlerinden salgılanan bu hormon, tansiyon ve kan şekeri dengesi, bağışıklık fonksiyonunu koruma ve iltihap önleme gibi pek çok düzenleyici işlevden sorumludur. Ayrıca herhangi bir tehlikeyle karşılaştığımızda kan şekerimizi yükselterek; tehdit karşısında savaş ya da kaç tepkisi verebilmemiz için yeterli enerjiyi sağlamaktadır. Bununla beraber korku, kaygı ve üzüntü gibi olumsuz duygulanımlar da vücudumuzda bir stres yanıtı oluşturarak kortizol salınımını artırır. Dolayısıyla yoğun olumsuz duygular esnasında; gerçek bir tehdit olmamasına rağmen sürekli aktif tutulduğu için, bedenimiz yorgun düşebilir ve kortizol hormonunun bağışıklık fonksiyonlarını düzenleme gibi görevleri için ayırdığı enerji miktarı azalabilir.
Bunun sonucunda da örneğin; aldığımız fiziksel yaralar daha geç kapanabilir ya da vücudumuzda bazı iltihaplanmalar oluşabilir. Hatta giderek artan seviyelerde kalp hastalığı riski bile meydana gelebilir. Fizyolojik bağışıklığımızın yanı sıra psikolojik iyi oluşumuz da kalıcı veya akut stresten ya da olumsuz duygulardan etkilenebilir. Anksiyete ve depresyon problemleri ruh sağlığımız arasındaki olası olumsuz sonuçların başında gelir.
Bedenimiz özellikle olumsuz duyguların oluşturduğu yanıtları dinlemeye daha yatkındır. Bu durumu evrimsel mekanizmalarla açıklayabilmek mümkündür. Bedenimiz sahip olduğu hayatta kalma dürtüsü sayesinde, ilkçağlardan itibaren çevresinde veya kendinde gerçekleşen olumsuz durumları dikkate alma eğilimindedir. Böylelikle kendimizi herhangi bir risk faktörüne karşı uyanık tutabilir ve onu kısa bir sürede ortadan kaldırabiliriz.
Olumlu Duygular ve Sağlıklı Yaşam
Her ne kadar stres veya olumsuz duygulanımların etkilerinden fiziksel ve psikolojik tedavi imkanlarıyla kurtulmak mümkün olsa da olumlu duygulanımları veya ilişkileri deneyimlemek, ruhsal ve fizyolojik dayanıklılığımızı artırmaları bakımından önemlidir. Hem stresi azaltmaya ve bağışıklık sistemimizi güçlendirmeye yardım ederler hem de sağlıklı bir yaşamla ilişkili davranışlar edinmemize katkı sağlayabilirler. Düzenli uyku, dengeli beslenme, egzersiz yapma gibi davranışların ve sorunlarla başa çıkabilme gibi zihinsel becerilerin gelişebilmesi için; çocukken olduğu gibi yetişkin hayatlarımızda da sıcak ilişkilere ve mutluluğa gerek duyarız. Böylelikle hayatın iki doğal parçası olan olumlu ve olumsuz duygulanımların etkilerini ve sonuçlarını dengeleyebiliriz.
yorum Yap