1-) -Bir gün Halife Harun Reşid dedi ki: “Ya İmam! Senin kitaplarını çoğaltıp her yere göndereceğim. Herkesin senin mezhebine uymasını emredeceğim.” İmam-ı Malik Hazretleri buyurdu ki: “Ya halife! Hadis-i şerifte, “Ümmetimin âlimlerinin farklı ictihadları rahmettir.” buyruluyor. Bu farklı ictihadlar Allah-u Teâlâ’nın rahmetidir. Hepsi hidayet üzeredir. Müslümanları bu rahmetten mahrum bırakmak yanlıştır.” Bunun üzerine halife bu arzusundan vazgeçti.
İmam-ı Malik
2-) -İnsanlara hayırlı ve güzel işler yapmalarını tavsiye ederdi. “Kendisine hayrı olmayan kimsenin başkasına hayrı olmaz. İnsan kendisi için hayır işlemez, kendisine iyilik yapmazsa insanlar da ona hayır ve iyilik yapmaz.” buyurarak Peygamber Efendimiz’in, “Kişinin malayaniyi (faydasız şeyleri) terk etmesi Müslümanlığının güzelliğindendir.” hadis-i şerifini rivayet ederdi. İnsanların her sözünün kendisinin leh ve aleyhinde olduğunu bildirerek Peygamber Efendimiz’in, “Bir kişi bir söz söyler de o sözden dolayı cehennem ateşine düşeceği hatırına gelmez. Bir kimse de bir söz söyler, bu sözden dolayı Allah-u Teâlâ’nın kendisini cennete koyacağı aklına gelmez. ” hadis-i şerifini rivayet ederdi.
İmam-ı Malik
3-) -Malik bin Enes Hazretleri ilmiyle amel eden yüksek bir veliydi. Buyurdu ki: “İlim öğrenmek isteyen kimsenin vakarlı ve Allah-u Teâlâ’dan korkması lazımdır. İlim çok rivayet etmek değildir. İlim bir nurdur. Allah-u Teâlâ bu nuru sevdiği mümin kullarının kalbine koyar.” Bir defasında da: “Eğer elimde imkân olsaydı, Kur´an-ı kerimi kısa aklıyla, kendi görüşüne göre tefsir edenin boynunu vururdum.” buyurdu.
İmam-ı Malik
4-) -Harun Reşid, İmam-ı Malik Hazretleri’nden her gün evine gelip oğlu Emin ile Memun’a ders vermesini istedi. İmam-ı Malik Hazretleri halifeye buyurdu ki:
İmam-ı Malik
5-) “Ya halife! Uygun olanı çocuklarınızın bizim eve gelip gitmesidir. Allah-u Teâlâ sizi daha aziz etsin! İlmi aziz ederseniz aziz olursunuz. Zelil ederseniz zelil olursunuz. İlim bir kimsenin yanına gitmez, o ilmin yanına gelir.” Bunun üzerine halife, İmam-ı Malik´ten özür diledi ve her gün çocuklarını İmama göndererek ders aldırttı.
İmam-ı Malik
6-) -İlim azaldığı zaman zulüm ve işkence; Peygamber, sahabe ve tabiin izleri azaldığında ise kişisel arzular ortaya çıkar.
İmam-ı Malik
7-) -Talebelerinden biri ona: “İnsanlar sizin devlet adamlarıyla çok sık görüştüğünüzü söylüyorlar. Size yakıştıramıyorlar.” deyince, İmam-ı Malik Hazretleri: “Bunu bilerek yapıyorum. Çünkü bunu yapmasam layık olmayan biriyle görüşür, işleri ona danışırlar. Eğer onlarla gidip görüşmesem, bu şehirde Peygamber Efendimiz’in sünnetlerinden işlenip tutulan kalmaz.” buyurdu.
İmam-ı Malik
8-) -Sünnet Nuh (a.s.)’ın gemisi gibidir. Kim binerse kurtulur, kim de ondan geri kalırsa boğulur.
İmam-ı Malik
9-) -Bir kimse İbrahim en-Nehai’nin sözünü Ömer b. Hattab’ın sözüne tercih ederse, bundan dolayı tevbe etmesi gerekir. Peki ya İbrahim en-Nehai ve benzerlerinin sözünü, Resulullah’ın (sas) sözüne tercih ederse, ne demeli?
İmam-ı Malik
10-) -İlim fazla mesele bilmek ve sormak değildir. Ancak ilmin belirgin bir vasfı vardır ki, o da aldatıcı dünyadan uzaklaşarak ebedilik yurduna dönüşü sağlamasıdır.
İmam-ı Malik
11-) -İnsanların sözü hem alınır hem de reddedilir. Ancak şu kabrin sahibi Muhammed (s.a.v.)’in sözü başka… O reddedilmez.
İmam-ı Malik
12-) “Resulullah Efendimiz’in mübarek kabrinin bulunduğu bir yerde hayvan üzerinde nasıl gezebilirim.” buyururdu.
İmam-ı Malik
13-) -Malik bin Enes Hazretleri, kendisinden nasihat isteyen zeki ve anlayışlı bir kimseye: “Allah-u Teâlâ’dan kork. Allah-u Teâlâ’nın sana lütfettiği nuru günah işlemek suretiyle söndürme.” buyurdu.
İmam-ı Malik
14-) -Değerli bir kişi de olsa bir kişinin söylediği her söze uyulur diye bir şey yoktur.
İmam-ı Malik
15-) -Medine Valisi, İmam-ı Malik’ten bir ictihadından vazgeçmesini istedi. Kabul etmeyince kırbaçla vurdurdu. Her vuruşta: “Ya Rabbi, onları affet. Çünkü onlar bilmiyorlar.” diyordu. Nihayet bayılıp düştü. Sonra ayılınca da: “Şahit olunuz, ben hakkımı beni dövenlere helal ettim.” dedi. Halife, valinin cezalandırılması için kendisinden izin isteyince ona: “Hayır, ben onu affettim.” buyurdu.
İmam-ı Malik
yorum Yap