Isaac Newton ve Albert Einstein’dan sonra biyografi serimizin üçüncü konuğu dünyanın en büyük mucidi olan Nikola Tesla arkadaşlar.
“Evrenin sırlarını bulmak istiyorsanız enerji, frekans ve titreşim cinsinden düşünmelisiniz.” Nikola Tesla
21.yüzyılda cebimizde duran bir aygıtla tüm dünyanın kapılarını aralıyor, kuantum fiziğinden, kara deliklere kadar her şey hakkında bilgi sahibi olabiliyoruz. Hayatımızı kolaylaştıran ve kendimize vakit ayırabilmemizi sağlayan nice elektronik eşyaya sahibiz. Bazıları kıyafetlerimizi yıkıyor, bazıları ise uzakları yakın kılıyor.
Peki şunu hiç düşündünüz mü? Bu noktalara gelmemiz hiç kolay olmadı. Büyük fedakârlıklar sonucu elde ettiğimiz bu teknolojileri, nice bilim insanının sabrına, çalışmasına ve dehasına borçluyuz. İşte onlardan biri de yüzlerce icadın patentine sahip bir mucit olan Nikola Tesla.
Öyle bir insandı ki Tesla, eğer sadece kendi refahını düşünüp, icatlarına biraz olsun ticari çıkarlar doğrultusunda baksaydı belki de dünyanın gelmiş geçmiş en zengin insanlarından biri olabilirdi. Fakat onun tek motivasyonu insanlığa sunduğu hizmetleri en faydalı hale getirebilmekti. Bu yüzden kazandığı tüm parasını da yeni icatlarına harcadı. Yeri geldi dostlarının borcunu kapattı. Yeri geldi icatlarının hayata geçirilmesi için telif haklarından feragat etti. Hatta hayatı boyunca o kadar çok çalışma aşkıyla tutuşuyordu ki evlenmeyi bile düşünmedi, çocukları olmadı. Nihayetinde de yapayalnız bir adam olarak bu dünyadan göçtü gitti.
Bu video bildiğiniz Tesla anlatılarından biraz daha farklı ve detaylı olacak. Özellikle Edison’la arasında geçen çetin olaylar, aldatmacalar biraz canınızı sıkacak. Dünyanın en büyük mucidinin hikayesini dinlemeye hazır mısınız arkadaşlar?
O zaman başlayalım.
Erken Dönemleri
Çocukluğu
Diğer biyografi videolarında da yaptığımız gibi önce çocukluğundan başlayacağız Tesla’nın. Çünkü bildiğiniz gibi her insanın çocukluğu, hayatının ilerleyen dönemlerini etkileyen derin hikayeler barındırır.
Nikola Tesla…
Tesla’nın çocukluğu
10 Temmuz 1856 tarihinde Hırvatistan’ın Smiljan kasabasında doğdu. Sırp kökenliydi. Kendi sözleriyle bir yetişkin oluncaya dek bir mucit olacağının farkında bile olmadığını söylemişti. Ama aslında daha çocukluğundan bir mucitti. Daha 5 yaşındayken icatlarına başlamıştı bile. Köyde gördüklerinden çok farklı, sarsıntısız ve akıntıda tıkır tıkır işleyen bir su çarkı icat etmişti. Yıllar sonra bu hatırasını dahiyane pervanesiz türbini yaparken de hatırlayacaktı.
İnanılmaz Hafızası ve İmgeleme Yeteneği
Nikola’nın çocukluğunda fark ettiği ve hayatı boyunca ona başarı kazandıran asıl etkileyici özelliği neydi biliyor musunuz arkadaşlar?
İnanılmaz bir hafızası ve hayal edebilme, zihninde canlandırabilme yeteneğine sahipti. O kadar ki bir icadı ortaya çıkarmadan önce, zihninde her bir parçasına kadar tasarlayabiliyor, çalıştırabiliyordu. İcadını somut olarak ortaya koyduğunda da hiçbir aksilik çıkmıyordu. Bu özelliği Tesla’ya inanılmaz bir zaman tasarrufu da sağlıyordu. Yeteneğini ilerleyen yıllarda kendisi şöyle ifade edecekti:
“Benim yöntemim farklı. Ben asıl işe geçmek için acele etmiyorum. Aklıma bir fikir geldiğinde onu önce hayalimde canlandırıyorum. Yapısını değiştiriyorum, iyileştirmeler yapıyorum ve aleti zihnimde çalıştırıyorum.
Türbinimi düşüncelerimde mi yoksa atölyemde mi çalıştırdığım benim için kesinlikle önem taşımıyor. Dengesiz olup olmadığına bile dikkat ediyorum. Hiç fark olmuyor, sonuçlar hep aynı çıkıyor. Bu sayede elimi hiçbir şeye sürmeden gayet hızlı ve mükemmel bir tasarım yapabiliyorum.
İcadımda düşünebildiğim her türlü geliştirmeyi işleme koyup da hiçbir yerinde hata göremediğim zaman, beynimin bu nihai ürününe somut bir şekil veriyorum. İcat ettiğim alet aynı düşündüğüm şekilde çalışıyor ve deney planladığım gibi sonuçlanıyor.”
Takıntıları
Nikola, çocukluğunda dış etmenlerin ona miras bıraktığı çok garip özelliklere de sahipti arkadaşlar. Hayatı boyunca bu dertlerden muzdarip olacaktı.
Örneğin; kadınların taktığı küpelerden nefret ederken, bilezik gibi başka takılar hoşuna gidiyordu. İnci görmeye tahammül edemezken parlak, sivri köşeli ve düz yüzeyli kristaller onu cezbediyordu. Başka birinin saçına ancak kafasına silah dayarlarsa dokunabilirdi. Şeftaliye bakmak bile ateşinin çıkmasına yetiyordu. Evin bir yerinde bir parça bile olsa defne yaprağı olduğunu bilmek onu deli ederdi. İçi sıvı dolu bir tabağa kağıt parçacıkları atacak olsa ağzında tuhaf bir tat hissederdi.
Ayrıca yürürken adımlarını sayar; çorba kaselerinin, kahve fincanlarının ve yemeklerin hacmini hesaplardı yoksa yediğinden bir şey anlamazdı. Yaptığı tüm tekrarlı hareketler ve işlemler üçe bölünmek zorundaydı. Üçe bölünemezse saatlerini alsa bile her şeyi baştan yapmak zorunda kalırdı.
Hiperaktif Çocuk
Nikola biraz da yaramaz bir çocuktu. Aslında daha doğru bir ifadeyle hiperaktifti. Yaramazlık yaptığı yıllarını unutması mümkün değildi. Pek çok kez boğulmaktan son anda kurtulmuş, bir keresinde kaynayan bir kazanda haşlanmaktan ve yangında kavrulmaktan paçayı zor sıyırmıştı. Ne mezarın içine düşmediği kalmıştı ne de köpeklerin saldırısına uğramadığı. Anlayacağınız yetişkinliğe ulaşabilmiş olması bile bir mucizeydi.
Abisinin Ölümü
Tesla çocukluğunda doğayla kucak kucağa bir hayat yaşıyordu arkadaşlar. Kuzuların, güvercinlerin, tavukların olduğu, çok kişinin hayallerini süsleyen bir hayatı vardı. Ama bir gün o talihsiz kaza meydana geldiğinde bazı şeylerin eskisi gibi olması mümkün değildi artık.
Tesla’nın aile fotoğrafı (kendisi solda)
Nikola’nın önünde gerçekleşen bir at kazasıyla abisinin yaralanması ve sonrasında da hayatını kaybetmesi onda hayatı boyunca silinmeyecek bir iz bırakacaktı. Abisi de en az Nikola kadar parlak bir zekaya sahipti ve belki geleceğin bir başka mucidiydi. Bu yüzden Nikola en ufak bir beceri sergilediğinde, anne ve babası abisini hatırlıyor ve acıları yeniden depreşiyordu. Bu yüzden özgüvensiz bir çocuk olup çıkmıştı.
Anne ve Babası
Tesla’nın annesi ve babası
Babası Milutin Tesla, askeri okuldan mezun olmasına rağmen sonradan rahip olmaya karar vermiş ve bu işte oldukça başarılı olmuştu. Çok bilgili bir insandı. Şairlik ve yazarlık gibi marifetleri de vardı. Annesi ise soyu ülkenin en eski ailelerine dayanan ve ailesinde birçok mucit olan bir kadındı. O da Nikola gibi bir mucitti adeta. İhtiyaç duyduğu pek çok araç gereci kendisi tasarlıyordu ve dokuma gibi işlerde oldukça mahirdi.
Kitap Merakı ve Güçlü Bir İradeye Sahip Olma Hikayesi
Ailesi daha doğduğu günden itibaren Nikola’nın rahip olmasını istiyordu. Ama Tesla’nın hayalinde tek bir meslek vardı o da mühendis olmak.
Her şeyden çok kitapları seviyordu. Babasının geniş kütüphanesinde vakit buldukça okuyordu. Babası karanlıkta gizli gizli kitap okuduğunu öğrenince evdeki tüm mumları saklamıştı. Oğlunun gözlerini bozmasını istemiyordu. Fakat Tesla geceleri odasının anahtar deliğini kapatıp okumaya devam ediyordu.
Bir keresinde ünlü Macar yazar Josika’nın “Aba’nın Oğlu” kitabına denk gelmişti. İşte o kitapla içinde uyuyan dev uyandı. Özgüveni yerine geldi ve iradesini kontrol altına almayı yıllar süren bir çalışmayla başardı. Artık çok güçlü insanları bile yerle bir edebilecek tutkuları parmağında oynatabiliyordu.
İşte bir kitap bile insanın hayatını nasıl değiştirebiliyor. O zaman burada ufak bir kamu spotu verelim! Kitap okuyun arkadaşlar. Gerekirse her gün 10 sayfa okuyun, ama okuyun.
Tesla bu güçlü iradesi sayesinde bir zamanlar keyif alarak yaptığı bazı kötü alışkanlıklarını bırakacaktı. Bunların arasında kumar, sigara, aşırı çay ve kahve tüketimi gibi kötü alışkanlıklar vardı. Bu sayede sağlıklı bir yaşam sürmeyi başardı. Bütün hayatı boyunca bedeni hep aynıydı. Kilosu hiç değişmemişti neredeyse. Takım elbiselerinin her zaman üzerine bir eldiven gibi oturduğunu söylerlerdi arkadaşları.
Okul Hayatı
İlk Öğrenimi
Nikola ilkokulunu doğduğu Smiljan kasabasında okudu. Almanca, aritmetik ve din derslerini orada almıştı. Daha sonra oldukça donanımlı bir lise olan Real Gymnasium’a başladı. Burada bulunan elektrik ve mekanik araç gereçlerle öğretmenlerinin yaptığı gösterilerden büyüleniyor ve bu gösteriler onu icat yapmaya teşvik ediyordu.
Matematikte inanılmaz başarılıydı. Hatta o kadar ki öğretmenleri kafasından bu derece ileri hesap yapabilmesine inanamamış ve bir çeşit hile yaptığını düşünmüştü. Fakat tüm derslerinde başarılı olsa da çizim derslerini bir türlü beceremiyor ve sırf bu yüzden sınıfını geçmekte bile zorlanıyordu. Çizim ona göre çok yavaş bir eylemdi. O çizmek istediği şeyi tüm hatlarıyla zaten kafasında çoktan canlandırabiliyordu.
Nikola lise eğitimini bitirmek üzereyken doktorların bile ondan ümidi kestiği bir dizi hastalığa yakalanmıştı. Bu sırada Mark Twain’in erken dönem edebi eserlerinden bazılarını okumaya başlamış ve kendini inanılmaz kaptırmıştı. Bu sayede hastalığı bile iyileşmiş olan Tesla, bunları yıllar sonra arkadaş olduğu Twain’e anlattığında koca adam hıçkırarak ağlayacaktı.
Ölümün Eşiğinden Dönüşü
Nikola’nın yüksek öğrenim görme zamanı geldiğinde babasının gönlünde oğlu için yatan tek meslek halen papazlıktı. Tam bu sıralarda ülkeyi kasıp kavuran bir kolera salgını başladı. Nikola da bu salgına yakalandı. Ama bu salgın hayatının dönüm noktası olacaktı arkadaşlar.
Yaklaşık 9 ay kıpırdamaya mecali olmayan Nikola, kendisini ikinci kez ölümün eşiğinde bulmuştu. O kadar kötü olmuştu ki artık öleceğini düşündükleri bir kriz esnasında beti benzi atmış olan babası odaya girdi.
Nikola babasına:
“Belki mühendislik okumama izin verirseniz iyileşebilirim” dedi.
Babası hiç duraksamadan büyük bir ciddiyetle:
“Bu dünyadaki en iyi mühendislik okuluna göndereceğim seni” diye cevap verdi.
Nikola, babasının sözünün eri bir adam olduğunu biliyordu. Söz onda öyle bir etki yarattı ki bu motivasyon ve uygulanan tedavilerin de yardımıyla yeniden hayata döndü adeta.
Yüksek Öğrenim Hayatı
Bu zorlu süreç bittiğinde yıl 1875’ti. Nikola artık 19 yaşında kocaman bir delikanlıydı. Babası Nikola’yı Steiermark eyaletinin Graz şehrindeki Politeknik Okulu’na gönderdi. Nikola artık iyi hocaların gözetiminde sevdiği dersleri alabilecek ve hayalini kurduğu icatlarını yapabilecekti. Annesiyle babasını gururlandırmayı kafasına koymuştu.
Okuldaki ilk yılı boyunca pazar günleri ve tatiller de dahil olmak üzere her sabah 3’te çalışmaya başlıyor, gece 11’e kadar neredeyse hiç ara vermeden çalışıyordu. İlk yılında aldığı 9 dersin tamamını en yüksek notları alarak geçmişti. Fakat Nikola’nın bu aşırı çalışması profesörlerini bile korkutmuştu. Babasına bir mektup gönderdiler:
“Eğer oğlunuzu okuldan almazsanız çok çalışmaktan ölecek.”
Takıntılı adam dedik ya. Bu da Nikola’nın bir başka takıntısıydı. Başladığı şeyi illa bitirmek gibi bir saplantısı vardı.
Bir keresinde Voltaire’in eserlerini okumaya başlamış ve o canavarın gün boyu 72 fincan sade kahveyi devirerek yazdığı, küçük harflerle basılmış yaklaşık 100 kitaplık bir külliyatını bitirmişti. Fakat son kitabı bitirip masaya koyduğunda bir daha asla diyecekti.
Mucize Yılları
Evet. Geldik 1880 yılına. Yine bir bilim insanının mucize yılı diyebileceğimiz zamanına geldik. Ama Tesla’da durum biraz farklı. Ondaki daha çok mucize yıllar. Çünkü kafası durmaksızın çalışan bir bilgisayar gibi sürekli üretmekle meşguldü.
Amerika’daki telefon furyasının Avrupa’ya yeni yeni ulaştığı zamanlardı. 24 yaşındaki genç Nikola ise babasının isteğiyle üniversite eğitimini Bohemya’nın Prag şehrinde tamamlamak üzere yola koyulmuştu.
Arkadaşlar, Tesla henüz 24 yaşında olmasına rağmen o kadar çok okumuştu ki neredeyse bazı kitapları kelimesi kelimesine biliyordu.
Bir gün bunlardan biri olan Goethe’nin Faust’undan bir dörtlük okurken uzun süredir üzerinde düşündüğü ve insanlık tarihinde bir devrin başlangıcı olacak bir icat aklına geldi. Bugün çamaşır makinesinden, araç sileceklerine kadar birçok cihazda kullandığımız alternatif akım indüksiyon motorunun şeması adeta kafasında belirmişti.
Hemen bir sopayla yerdeki kumun üzerine şemayı çizdi. Yanındaki arkadaşı da çizimleri net bir şekilde anlamıştı. Bundan 6 yıl sonra da icadı Amerika Elektrik Mühendisleri Enstitüsü’nde onaylanacaktı.
Alternatif akım indüksiyon motorunun patenti
Nikola artık bir süre hayatında hiç tatmadığı kadar büyük mutluluk içerisindeydi. Kafasında ardı ardına fikirler uçuşuyor, hepsini hayata geçirmek istiyordu. Hayal gücü o kadar kuvvetliydi ki aklında beliren bunca fikri hayata geçirmesi imkansızdı.
Belki bugün bizlerin hayatını kolaylaştıracak yüzlerce icadının üzerine binlercesini de koyabilirdi fakat netice de o da bir insandı ve herkes gibi günde sadece 24 saati vardı. Önce kendini kanıtlaması ve çalışma hayatında başarılı olması gerekiyordu. Böylece fikirlerini hayata geçirecek sermayeyi ya da yatırımcıları bulabilirdi.
Çalışma Hayatı
Tesla’nın çalışma hayatı farklı şehirlerde farklı işlerde geçti. Amirlerinin dikkatini çabucak çeken çalışkan bir adamdı.
Önce Macaristan Hükümeti Merkez Telgraf Ofisi için teknik ressam olarak çok düşük bir maaşla çalışmaya başladı. Sonra farklı pozisyonlar için teklifler aldı ve Avrupa’nın farklı şehirlerinde çok fazla iş başarmış bir mühendis olarak yoluna devam etti.
Eski bir belediye başkanı olan dostu Bauzin, Tesla’nın çalışmalarına gönülden destek vererek onu birkaç varlıklı insanla tanıştırdı fakat bir sonuç alamadılar. Bauzin Tesla’ya büyük fırsatları yakalaması ve projeleri için maddi destek bulabilmesi adına Paris’e gitmesini önerdi. Böylece Tesla yola koyuldu.
Fransa’da zaten daha önce beraber çalıştıkları Batchellor’la karşılaştı. Batchellor, Tesla’ya daha da iddialı bir tavsiye verdi. Dedi ki:
“Nikola, sen en iyisi Altın Vaatler Ülkesi olan Amerika’ya git. Projelerini orada hayata geçirebilirsin.”
Batchellor o sıralar ünü kıtaları aşmış bir iş insanı olan Thomas Edison’ın yakın dostuydu ve Tesla’nın yeni makine tasarımları üzerinde çalışabilecek, yetenekli biri olduğunu söylemişti.
Amerika’ya Gidişi
Plan Tesla’nın aklına yattı. Mütevazı birikimini nakite çevirerek Amerika’da kendine kalacak bir yer ayarladı ve kendini tren istasyonunda buldu. Ama işte kaderin cilvesidir, illa bir aksilik çıkar ya. Olan oldu yine arkadaşlar.
Nikola tren tam kalkmak üzereyken bir baktı ki parası yok. Çalınmış mıydı? Yoksa kendisi mi kaybetmişti? Bundan da önemlisi tren kalkmak üzereydi. Ne yapacağını şaşırdı fakat yapacak bir şey yoktu. Geri dönemezdi. Atladı trene oradan da Amerika’ya giden gemiye binmişti bile.
Ve işte Amerika’daydı. Fransa halkının Amerika’ya özgürlük anıtını armağan ettiği 1884 yılıydı. 16 milyon Avrupalı ve Asyalı birkaç yıl içerisinde bu ülkeye akın etmişti ve gelmeye de devam ediyorlardı.
Ama Tesla’nın o hayalini kurduğu yer yoktu karşısında. Sanki Arap masallarındaki cinler onu rüyalar aleminden alıp, bu makineleşmiş, kaba ve çirkin dünyaya getirmişti. “Bu muymuş Amerika?” diye sordu kendi kendine. “Burası Avrupa medeniyetinin 100 yıl gerisinde” dese bile sadece 5 yıl sonra Avrupa’ya tekrar döndüğünde aslında Amerika’nın teknolojik olarak Avrupa’nın 100 yıl ilerisinde olduğunu anlayacaktı.
Thomas Edison
Ampulün mucidi Thomas Edison
O zamanlar Thomas Edison, Edison Machine Works ve Edison Electric Light Şirketi’nin sahibi olarak tüm Wall Street’e ve East River’a hizmet veriyordu ve New Jersey’de de birçok insanın çalıştığı bir araştırma laboratuvarı vardı. Ona göre icatlarının değeri ancak getirdiği parayla ölçülebilirdi ve başka bir şey onu ilgilendirmiyordu.
Edison’un tüm New York şehrini sarmalayan, iyi çalışmadığı için atları bile ürküten doğru akım şebekesinin finansörü olan J. P. Morgan ise elektriğin önemini kavrayan nadir bankerlerden biriydi ve Edison’u finanse etmeye devam ediyordu. Neticede herkesin enerjiye ihtiyacı vardı ve bir gün herkes Edison’un teknolojisini kullanacaktı.
Nikola’nın artık o hayalini kurduğu an gelmek üzereydi. Ünü her yere yayılmış, sokakları ışıklarla donatmış bir mucitle tanışmak ve ona projelerini anlatmak için sabırsızlanıyordu. Belki de onun desteğiyle insanlık adına kafasındaki birçok projeyi hayata geçirebilecekti.
Edison’un kendisine hiçbir olanak tanınmamışken ve bilimsel eğitim almadığı halde bu kadar başarılı olabilmesi Tesla için şaşılacak şeydi gerçekten de. Kendisi ise bir düzine dil öğrenmiş, sanat ve edebiyatın altını üstüne getirmiş, en güzel yıllarını kütüphanelerde eline geçen bütün kitapları okuyarak harcamıştı. Durup şunu bile düşündü:
“Acaba yanlış mı yaptım? Bu kadar şey öğrenmeye gerek var mıydı?”
Sizce var mıydı arkadaşlar?
Neyse biz hikayemize devam edelim.
Tesla ve Edison’ın Tanışması
28 yaşındaki Tesla, yanındaki Bay Batchelor’un yazdığı referans mektubuyla birlikte Edison’un yanına varıp mektubu ona uzattığında Edison mektubu açacak ve şu iddialı cümleleri okuyacaktı:
“Bay Edison, ben bu dünyada iki tane dahi tanıyorum biri sizsiniz ve diğeri de karşınızda duran genç adam.”
Gerçekten de bundan daha iyi bir referans olamazdı herhalde.
Tesla gemideyken bu sahneyi defalarca kez prova etmişti. Hemen Edison’a Fransa ve Almanya’da onun şirketinde çalışırken yaptıklarını anlatmaya başladı. Keşfettiği döngüsel manyetik alan ilkesiyle çalışan, kendi imalatı alternatif akım indüksiyon motorunu anlatmaya koyuldu hararetle.
“Bu geleceğin teknolojisi Bay Edison” diyordu.
Edison sinirlendi.
“Bana bu safsatalardan bahsetme. Şu anda Amerika’da doğru akım kullanıyoruz. Bu insanların hoşuna gidiyor ve ben de yuvarlanıp gidiyorum bu işle. Ama sana da bir iş verebilirim.” dedi.
Aslında Edison, Tesla’nın fikirlerinin değerlendirmeye açık olduğunu bal gibi biliyordu fakat kurduğu bunca sistem doğru akım üzerineyken bu da neyin nesiydi ki?
Tesla’nın, Edison’ın Şirketini İhya Etmesi
Doğru akım, uzak mesafelere elektrik iletmek için hiç verimli bir yöntem değildi arkadaşlar. Enerjinin büyük bir kısmı kaçaklar yüzünden yolda kayboluyor, kalın kablolar kullanılması icap ediyor ve çok sık aralıklarla terminaller inşa etmek gerekiyordu. Bu yüzden insanlar daha pahalı bir enerji kullanmak zorunda kalıyordu. Ama yapacak bir şey yoktu. Patron Edison’dı.
Tesla, doğru akımın yanlış bir seçenek olduğunu bilse de Edison’un ilkel dinamolarını elden geçirmeye ve doğru akımın kısıtlı olanaklarına karşın, daha etkili çalıştırılma yollarını araştırmaya başladı. Hepsinin yeniden tasarlanması için bir planı vardı ve bu sayede yalnızca daha iyi çalışmalarını sağlamakla kalmayacak, maddi olarak da şirketin oldukça kârlı çıkmasını sağlayacaktı.
Yaklaşık bir yıl boyunca neredeyse her gün sabah 10:30’dan tekrar sabah 5:00’e kadar durmak nedir bilmeden çalışmaya başladı. Günde sadece 5-6 saat uyuyor onun dışında kendine hiç vakit ayırmıyordu. Bu dönem boyunca kısa göbekli ve tek tip dökümlü 24 standart makine tasarlamış ve hepsi de eskilerin yerini almıştı. Ayrıca sisteme bir de patenti alınacak orijinal bir otomatik kontrol mekanizması ekledi. Edison’un işletmesi adeta çağ atlıyordu ve bu iş bitirici adamına:
“Çok çalışkan asistanlarım oldu ama senin gibisini görmedim” diyecekti.
Edison’ın, Tesla’ya Kazık Atması
Böyle bir çalışma sonunda ne olmasını beklersiniz arkadaşlar? Emeklerinizin karşılığını almayı değil mi? Tesla da aynı beklenti içerisindeydi.
Bu uzun soluklu ve hummalı çalışmanın bir karşılığı olarak, Edison’dan sözünü aldığı 50 bin dolar ikramiyenin kendisine verilmesini bekliyordu. Bu para zamanına göre bir servet değerindeydi. Tesla için projelerini hayata geçirebileceği bir kaynaktı. Fakat Edison bu para konusunun hiç sözünü etmiyordu. Sonunda Tesla dayanamayıp mevzusunu açınca Edison’dan:
“Siz Amerikanlar’ın espri anlayışını henüz kavrayamamışsınız sanırım Bay Tesla” cevabını alacaktı.
Tesla çok kızmıştı. Bu kaldıramayacağı bir aşağılanmaydı. Yaptığı çalışmalar bahsi geçen paradan çok daha fazlasına bedeldi ve o sadece verilen sözlerin tutulmasını istemişti. İstifasını verip işinden ayrıldı.
Kendi Şirketini Kurması
Aradan geçen belli bir zamandan sonra Tesla’nın mühendislikte kazandığı ün iyiden iyiye yayılmıştı. Bir grup yatırımcı ona kendi şirketini kurma teklifini getirdi. Bu teklifin üzerine atlayan Tesla, en sonunda müthiş alternatif akım buluşunu dünyaya tanıtabilecek ve insanlık sıkıntılarından kurtulacaktı.
Ama destekçilerinin aklındaki daha basit bir fikirdi. Sokaklardaki ve fabrikalardaki ark aydınlatmalarının geliştirilmesi sahası büyük bir pazardı ve onların Tesla’dan istedikleri de bu konuyla ilgilenmesiydi.
Tesla Electric Light şirketinin kuruluşunu gösteren belge
New Jersey Rathway’de, ve bir şubesi de New York’ta olan Tesla Electric Light Şirketi kuruldu. Grand Street’teki ilk laboratuvarında işe koyulan Tesla, kullanılmakta olanlardan çok daha güvenli, dayanıklı, basit ve ekonomik olan Tesla ark lambasını üretecekti. Tesla’nın buna karşılık alacağı ödül ise şirketin birkaç hissesinden ibaret olacaktı. Elinde bol miktarda hisse senediyle şirketten uzaklaştırılmıştı. Şirket henüz çok genç olduğu ve ülke çapında bir ekonomik kriz dönemi yaşandığı için bu hisselerin hiçbir değeri yoktu.
Tesla yine kullanılmıştı. Kötüye gidiş artık resmen çöküşe dönüşmüştü.
Çöküş
Mühendis olarak çalışacağı bir iş bile bulamıyordu artık. 1886 sonbaharından ertesi yıla kadar hayatının en zor dönemlerinden birini yaşadı. Nasıl yiyecek bir şey bulacağını bilmeden geçirdiği günler oldu. Ama çalışmaktan hiç korkmuyordu. New York sokaklarında çukur kazan işçilerin yanına gidip çalışmak istediğini söylediğinde patronları üstüne başına ve beyaz ellerine bakıp gülüyordu. Sonra da “Tamam al bakalım şu küreği de atla çukura” diyorlardı. Dünyanın en büyük mucidi kafasındaki nice icatla amelelik yapıyordu.
Tesla için her şey kötüye giderken, Edison önündeki alternatif akım devrimini görmeyi başaramamıştı. Peki Tesla’nın hayatı bundan sonra nasıl devam edecekti? Talihi umulmadık bir şekilde yön değiştirecek miydi? Kendisine yeni yatırımcılar bulabilecek miydi? Başlamak üzere olan bu akım savaşlarını kim kazanacaktı? Thomas Edison’un DC’si mi yoksa Nikola Tesla’nın AC’si mi?
Tesla Adına Yeniden Şirket Kurulması
Tesla zor zamanlardan geçerken, daha önce çalıştığı işyerindeki ustabaşı, kendisini Western Union Telgraf Şirketi’nin yöneticisi Bay Brown ile tanıştırmaya götürdü. 1887’de Tesla adına yeniden bir şirket kuruldu. Tesla Elektrik. En sonunda bu şirketle 1882 yılında Budapeşte’deki bir parkta tasarladığı alternatif akım motoru üzerinde çalışabilecekti.
Tesla Elektrik, Edison’un atölyelerinden yalnızca birkaç blok ötedeydi. Nikola gece gündüz aralıksız çalışmalara başladı. Yıllarca üzerinde çalıştığı 40 icadı için patent başvurusunda bulundu ve hepsi kabul edildi. Tüm icatları o denli orijinal ve üstündü ki hiçbir beklemeyle karşılaşmıyordu. En sonunda hak ettiği üne kavuşmaya, endüstriyel ve akademik çevreleri ise sallamaya başlamıştı.
Tesla – Westinghouse Ortaklığı
George Westinghouse
Bu başarılı genç mucit zamanın güçlü sanayicilerinden biri olan George Westinghouse’un dikkatini çekti. Hemen çalışmalara başladılar. Westinghouse, Tesla’ya 40 patenti karşılığında 60 bin dolar teklif etti ve satılan her beygirgücü enerji karşılığında ise 2.5 dolar alacaktı. Bu muazzam bir paraydı.
Edison, Tesla’nın Westinghouse ile birlikte alternatif akım konusunda anlaşma yaptığını duyduğunda öfkeden mosmor kesildi. Saflar belirginleşmeye başlıyordu. Edison’a göre alternatif akımın neden olduğu kazalar mutlaka ortaya çıkarılmalı, toplum bu tehlikeye karşı uyarılmalıydı.
Bir karalama kampanyası başlatıldı. Alternatif akımın doğru akıma nazaran çok daha zararlı olduğu algısı yaratılmaya çalışılıyordu. New Jersey’de bulunan Edison’un devasa laboratuvarı çevresinde insanların evcil hayvanları kaybolmaya başladı. Edison çocuklara getirdikleri her bir kedi ve köpek karşılığında 25 cent ödüyordu ve bu hayvanlara alternatif akım veriyordu. Ana fikir şuydu; insanlar tehlikenin farkına varmazlarsa Tesla-Westinghouse ortaklığı insanlara da zarar verebilirdi.
Sıra ikinci planı devreye sokmaya geldi. Eğer alternatif akım bir insana zarar verirse tehlikenin boyutları daha da iyi anlaşılabilirdi. Bu masum bir insan olamazdı belki ama idam cezasına çarptırılmış bir suçlu olabilirdi. Gerekli izinleri alan Edison amacına vardı ve New York Eyalet Hapishanesi, William Kemmler’i 6 Ağustos 1890 günü alternatif akımla idam etti.
Ancak tüm bu karalama kampanyalarına rağmen birçok saygın bilim insanı Westinghouse’un halka gösterdiği deliller ve tanıklar sayesinde alternatif akımın bir canavar olmadığını anladılar. Elektriğin ister alternatif, ister doğru akım olsun gerekli önlemler alınmadığı takdirde her halükarda tehlikeli olduğunun farkına vardılar. Edison, 20 yıl sonra ancak farkına varabileceği büyük bir hata yapıyordu ama bugün için tek düşündüğü şey şuydu:
“Büyük bir servet edinmekten daha önemli olan bir şey varsa o da birisini alt etmektir.”
Tesla’nın Telif Haklarından Vazgeçmesi
Wall Street’te söylentiler yayılmaya başladı:
“Westinghouse hisselerini yanlış yönlendiriyor. Ortaklık kurmazsa içinde bulunduğu durumdan kurtulamayacak.”
Westinghouse yeni bir oyunla karşı karşıyaydı, hisseleri baş aşağı gitmeye başladı. Finansal danışmanları birkaç küçük boyutlu şirketle birleşme ayarladılar. Ancak yatırımcıların bir şartı vardı. Westinghouse’a Tesla ile yaptığı telif hakları anlaşmasından kurtulmasını söylediler.
Westinghouse’un kendisi de bir mucitti ve telif haklarına inanıyordu. Bunu yapamayacağını söylese de yatırımcılar başka şans tanımadılar. Şirket çöküşün eşiğindeydi. İsteksizce Tesla’yı hayatının en utanç verici görüşmesini yapmak üzere yanına çağırdı ve ondan birim başına 2.5 dolar olan telif haklarından vazgeçmesini yoksa kendisinin batacağını söyledi.
Tesla için para, eline geçtikçe kullandığı bir araçtı sadece başka bir önemi yoktu.
“Bay Westinghouse siz bana güvendiniz ve diğerleri beni önemsemezken bana inandınız. Telif haklarımdan vazgeçiyorum. Böylece benim icatlarımı geliştirebilirsiniz.” diyerek milyonlarca dolarlık gelirini bir çırpıda feda etti.
Bu öyle bir fedakarlıktı ki sonucunu henüz kimse tam olarak kestiremiyordu. İlerleyen yıllarda alternatif akım sistemi gelişip yaygınlaştıkça Tesla’nın telif haklarından elde edebileceği gelir dağları aşacak, belki de bu yüzden insanlık nice yeni icatlardan ve projelerden mahrum kalacaktı.
Büyük Düello
1893 yılında Tesla’nın eline önemli bir koz geçti. Tesla ve Edison, Chicago’da düzenlenen Kolomb Dünya Sergisi açılışında karşı karşıya geldiler. Dünya tarihinin seyri değişmek üzereydi. Serginin açılış ihalesini Westinghouse şirketi kazanmıştı. Tesla artık düşlerini hayata geçirebilirdi. Yüzbinlerce insan şehir meydanını doldurmuş, Amerikan başkanı Grover Cleveland etrafını saran meraklı kalabalığa bakıyordu. Az sonra insanlar hayatlarında daha önce hiç görmedikleri bir gösteriye şahit olacaklardı.
Kolomb Dünya Sergisi’nde insanlar hayatlarında daha önce görmedikleri kadar muhteşem bir şov izlediler
Başkanın düğmeye basmasıyla birlikte tüm fuar alanı rengarenk ışıklarla, göz kamaştırıcı bir şekilde aydınlandı. Bu, dünyanın o güne dek gördüğü en inanılmaz ışıklandırma gösterisiydi. Ve en sonunda herkes Nikola Tesla’nın dehasıyla tanışma fırsatı buldu.
Amerikan endüstrisini çok uzun bir süredir ikiye bölen şiddetli akımlar savaşı en sonunda Tesla’nın alternatif akım sisteminin zaferiyle sonuçlanmıştı. New York Times Tesla’yı yazıyor, Montenegro Prensi onu “Kartal Nişanı” ile onurlandırıyor, Elektrik Mühendisleri Enstitüsü ona madalyasını takdim ediyor, Lord Kelvin ise ondan övgüyle bahsediyordu. Pek yakında alternatif akım daha da yaygınlaşacaktı.
Laboratuvarında Çıkan Yangın ve Yeniden Çöküş
Tesla artık daha büyük bir azimle kendini çalışmalarına vermiş ve laboratuvarından nadiren çıkar olmuştu. Fakat birdenbire hayatı yeniden tepetaklak olacaktı arkadaşlar.
Dışarıda olduğu bir gece, Mart 1895’te sabaha karşı laboratuvarında yangın çıktı. İçinde bulunduğu altı katlı bina yerle bir olmuş, hasar ölçülemeyecek kadar büyüktü. Kendisinin ve asistanının büyük emek vererek yaptıkları deney aletleri erimiş, hurda bir metal yığınına dönmüştü. Bu tam bir felaketti çünkü çalışmalar parayla karşılanamayacak kadar değerli ve paha biçilmezdi.
Dünyanın dört bir yanından gazeteler trajediyi duyurdular:
“Bir yaşam boyu süren çalışmanın meyveleri kül oldu.”
Radyo, telsiz enerji nakli, güdümlü taşıtlar, X ışınları, sıvı oksijen. Bu kayıp sadece Tesla’nın değil tüm insanlığın kaybıydı. Peki bu yangın neden çıkmıştı? Bu bir komplo muydu yoksa Tesla’nın hayatı boyunca görüp görebileceği en büyük talihsizliği mi? Maalesef bunun cevabı hiçbir zaman bulunamadı. Yorumu size bırakıyorum arkadaşlar.
Bu talihsiz olaydan sonra Tesla, ününe rağmen iflasın eşiğine geldi. Çünkü tüm birikimini laboratuvarındaki çalışmalarına yatırmıştı. Ama pes edemezdi. Her şey onun zihninden çıktıysa yeniden başlayabilirdi. Hemen yeni laboratuvarı için yer ayarladı ve ona destek olacak birkaç yatırımcı buldu.
Kendi başına karar verme yeteneğine sahip otomobiller, robotların insanlara hizmet etmesi, bilgisayar teknolojisinin temeli olan transistörler ve daha pek çok şey Nikola’nın aklını daha o zamanlarda meşgul eden şeylerdi. Fakat insanlık bunlara hazır mıydı? Ya da ömrü tüm bunları hayata geçirmeye yetecek miydi? İşte orası şüpheliydi.
Büyük Hayali
Tesla kendini biraz toparladıktan sonra en büyük hayallerinden biri olan kablosuz enerji iletimi sistemi üzerinde çalışmaya başladı. Bunun yanında telsiz mesaj iletimi ve radyo alıcısı gibi konularda da ilerleme kaydediyordu.
Colorado’daki çalışmalarında radyo alıcısı tarafından ilginç ritmik sesler almaya başladı. Bu düzenli sinyallerin diğer gezegenlerde yaşayan canlıların gönderdiği mesajlar olması dışında bir açıklama gelmiyordu aklına. Fakat bugün biliyoruz ki Tesla’nın aldığı o sinyaller yıldızlardan yayılan dalgalardı.
J.P. Morgan ile Anlaşması
1901 yılında ülkenin en büyük bankerlerinden biri olan John Pierpont Morgan ile Tesla bir anlaşma yaptılar ve büyük bir kule inşa edildi. Tesla’nın kafasında bu kuleyle tüm dünyaya kablosuz elektrik teknolojisini göstermek vardı fakat bu sefer temkinli davranıyordu.
Tesla Kulesi (Wardenclyffe Kulesi)
Morgan’a bundan bahsetmek yerine kulenin bir diğer amacı olan dünya çapında radyo yayını düşüncesinden bahsetti. Bu sayede Morgan ilk ve tek yayıncı olarak oldukça kârlı bir işe girmiş olacaktı. Fakat Tesla’nın çalışmalarında küçük sapmalar meydana geliyordu ve projesini geliştirebilmesi için biraz daha zamana ihtiyacı vardı. Morgan’ın sabrı tükenince, elindeki son kozu oynadı ve kulenin nihai amacının iyonosferi kullanarak kablosuz elektriği keşfetmek olduğunu söyledi.
Morgan bunun ücretsiz elektrik anlamına geldiğini biliyordu ve para kazanamayacağı bir işe daha fazla yatırım yapamazdı. Bu yüzden Tesla’nın parasal sorunları artık işin içinden çıkılmaz bir hal almaya başladı. Asrın projesi olan Wardenclyffe Kulesi ve arsası borçlarına karşılık satıldı. Bu hayatında yediği en büyük ve son darbe olacaktı.
Hayatının Son Dönemleri
Tesla içinde bulunduğu dünyayı artık tanıyamaz hale gelmişti. Kendisini güvercinlerine verdi. Onlarla parkta, hatta odasında bile bolca vakit geçiriyordu. Artık dünyanın dertlerinden çok, hasta olan güvercinlerin iyileşmesini önemsiyordu. Yalnız bir adamdı. Hayatı boyunca hiç evlenmeyen Tesla’nın tek evliliği işi ve insanlığa kazandırdığı icatlarıydı. Milyonlarca dolar kazandığı halde hepsini yeni projelerine yatırmış, kimi zaman aldatılmış, kimi zaman haklarından feragat etmişti. Bu yüzden de ömrünün son dönemleri bankalardan aldığı kredilerle güçlük içinde geçiyordu. O, parayı hayatın mekanik ve sıkıcı işleyişinin küçük ve önemsiz bir parçası olarak görüyordu.
Sonuç:
Bilim tarihinde haksızlığa uğramış, kullanılmış ya da kıymeti bilinmemiş, değeri sonradan anlaşılmış çok insan var arkadaşlar. Nikola Tesla da onlardan biri.
Dönen manyetik alan, kendi sözleriyle onun en büyük buluşuydu. Bugün elektrikle çalışan birçok cihazda kullanıyoruz ve gelecekte de kullanmaya devam edeceğiz.
O alternatif akımın babasıydı. Radyo ve kumanda sistemlerinin, üç fazlı elektrik sisteminin, tesla bobininin, neon ve floresan lambaların, indüksiyon motorunun, tesla türbininin, lazerin, radarın, MR cihazının ve burada sayamayacağım daha birçok icadın da mucidi.
Tesla, 87 yaşında New Yorker Oteli’nin mütevazi odasında kalp yetmezliği nedeniyle hayata gözlerini yumdu. Yokluk içinde ve yalnız ölmüştü. Fakat kendisi dünyanın gelmiş geçmiş en başarılı bilim insanlarından biriydi şüphesiz. Eğer sanayiden ve teknolojiden, Tesla’nın icatlarını söküp çıkarsak geriye ne kalır ki? Onun çalışmaları adeta bir devrim yarattı. Eğer uğradığı bunca haksızlığa maruz kalmasaydı daha neler keşfederdi. Nasıl bir dünyada yaşardık kim bilir?
“Bilim insanının gelişkin fikirleri hemen kabul görmez. Onun işi çiftçinin işine benzer. İstikbal için çalışır. Görevi gelecek nesil için temeli kurup yönü işaret etmektir. Yaşar, emek verir ve umut eder.”
“Beyinlerimiz sadece bir alıcıdan ibarettir; evrende ise bilgiyi, gücü ve ilhamı aldığımız bir öz vardır. Henüz bu özün sırrına erişemedim ama var olduğunu biliyorum.”
“Fikrimi çalmaları mühim değil asıl mühim olan kendi fikirlerinin olmaması.”
Nikola TESLA
Kaynaklar ve İleri Okuma:
Aforizmalar – NIKOLA TESLA
İcatlarım – NIKOLA TESLA
Zamanın Ötesindeki Deha Tesla – MARGARET CHENEY
yorum Yap